Sürekli İyileştirme kavramı Kalite Yönetim Sistemlerinin gerekliliği gibi görünmekle birlikte aslında yaşantımızın bir parçasııdır. Hiçbir varlık kendini iyileştiremeden yaşamını sürdüremez, süredürmeye çalışsa dahi uzun süre varolamaz yada kalitesiz bir yaşam seyreder. Evet sürekli iyileştirme yaşamın her alanında, çocuk gelişimi, eğitim, iş yaşamı, teknoloji, sanat, eğlence gibi alanları düşündüğümüzde zamanla hepsinin ne kadar iyileştiğine birlikte şahit oluyoruz.
Bu yazımızda sürekli iyileştirmenin en önemli unsurlarından biri olan liderlik ve değişim yönetimine değinmek istiyoruz. Sürekli iyileştirme olgusunun etkin olarak uygulanmasında liderlik ve değişim yönetimi çok önemlidir.
Liderlik, Değişim Yönetimi ve Sürekli İyileştirme
Lider olan kimse çalıştiği kuruluşun kültürü ile ilgilenen ve gerekli değişimleri kültürle yapan kimsedir, lider şirketteki alışkanlık tarzlarını ve işin yapılış tarzlarını değiştirir. Lider bu kültür değişimini dikte ederek, zorla değil, yaşamıyla, hayat felsefesiyle örnekler sunarak yapmalıdır. Diğer taraftan lider kuruluşun kültürünü yozlaştırmamalı ve temeldeki vasıfların da devamını sağlamalıdır.
Inward looking, outward looking dikkate alınmalıdır, bu yapılmazsa bürokrasi ve içeri dönük yöneticilik artar, halbuki dışa, piyasaya dönük olunmalıdır, böylelikle dünyadaki şirketlerle yarış haline girilebilir.
Not/ Örnek: Mercantilizm
Mercantilizm 15-18. Yüzyıllar aradında Avrupa’da kilisenin öncülüğünde ortaya çıkmış ekonomik bir teoridir, sömürünün başlangıcıdır. Batılı ülkeler özellikle Afrika’da sörürü uygulayarak buradaki kaynakları kendi ülkelerine getirmişler ve sonradan bu kaynaklar enflasyon yaratmıştır. Fakat 2008 krizi ile birlikte tersine mercantilizm başlamıştır ve Batı (ABD ve Avrupa) bedel ödemeye başlamıştır. Bu önümüzdeki 10 sene sürecek gibi gözükmektedir, batıda şuan mevcut olan Bubble Economy (üretmeden/yaratmadan oluşan ekonomid)’dir. Bugüne kadar batı ürün yeniliğini elinde tuttukça dünyaya hakim olmuştur, fakat artık doğu da üretmeye başlamıştır ve tarih batıya bedel ödetecektir, üretim yapan doğu ülkeleri batının şirketlerini bile ele geçirebilecektir. Günümüz ekonomik, global şartlarında ayakta durabilmek için gelişen, yenileşen süreçlere açık ve dışa dönük olunmalıdır.